31 Mart 2009 Salı

ayrıntılı bilgi



orman cinlerimden en azından bi tanesiyle tanışmanı isterdim. dürüst olmaya çalışacağım. belki de seni tanıştırmak istermiş gibi görünüp yine ve yine bana ait olduklarını pekiştirmek isterdim.düşünüyorum şimdi gerçekten tüm inandıklarıma en azından bi kerecik de olsa inanmış mıydım diye.evet cevabını almak isteyip öte yandan hala inanıyor olmaktan korkmanın yarattığı çelişkiden fazlası değil şu an bende olan.


yokken varolmanın bi sebebi var.genelleme değil,sen için konuşuyorum.deneme noktamsın.zaman zaman wc niyetine kullanılabilirsin.neden dış dünyanın kaygısını sana yansıttığıma dair farkındalığın yoksunluğundan ötürü üste çıkma eğilimi gösterdiğimi kabul edebilirim.


bugün okula gittim.ilk ders kaçtı.kimse otostopçu almak istemedi. belki bekleyenlerin çokluğundandı,belki zaman zaman arabanın yenilebilen bişey olduğu düşünüldüğünden. bu konuda pek bi fikrim yok.yukarı çıkmam zaman aldı.gayet açıkbilinçle ilk saate 'madem benim seni deneyimlememi istemiyosun,peki' dedim.akşama kadar daha bissürüsüne hali hazırda sahiptim zira. ama günüm tek dersle karnını bi güzel doyurdu.sonrasında yayık ayranı gibi sürttüm durdum.bunun da bissürü sebebi var.ama aklıma gelen en birincisi yorulmaya çalıştığımdı.gece uyumamı kolaylaştırır diye düşünmüştüm; işe yaramadı gördüğün üzere.zaman ayar butonun üstünde uğraşıyorum,ama saat şu an 1:4.çok anlamadığım bi şekilde kendimi imgede buldum.sonra imgeden çıkarken elimde bi kağıt torba vardı; içinde üç tane kitap. tabii ki de uyanıkken astral seyahatlere çıkmıyorum. ve hatta uyurken bile çık(a)mıyorum,hiç çıkmadım. ama son zamanlarda farkettiğim bissürü şeyden en çok kafamı kurcalayanı transatlantik yollardan kurcalanıyo olduğum.onlardan biri gibi davranıp,nası göründüğümü tanımlamaya çalışıyorum.ummadığım ve hatta umursamadığım noktalardan dokunuluyorum.neye uğradığımı anlamadan kendimi bağladığım zincirin önemli-önemsiz bi halkasından oluştuğumu görüyorum.artık türdaşlarımın arasındayım.sahip olduklarımı sıkıştıracak tek sahip olduğum şey bedenim olarak karşıma dikiliyor.kıymetinde değilim.parmaklarımı tütün kokutuyorum,misal.gözetleme kulelerim,ben,bi de orman cinlerim.,gül gibi geçinip gitmemiz gerekiyo.aksi başkasının değil,benim felaketime tuğlalar dikiyo. kurcalamaya çalışıyorum tabiiki de beklenileni boşa çıkarmayarak.gelip görmene gerek yok,ama ben söyleyeyim: otur aşağı komutuyla oturuyorum aşağı.alabildiğine yaşamam gerekiyor; ama ben daha önümü göremiyorum.


tek saatlik dersimden bana kalan uyarı mesajım var bi de(evet,o bile aştı haddini).şu hayatımı bilmeden daha da anlamsızlaştırmak adına balalayka çalmak isteyebilirdim.tek amacım bu olabilirdi.sen deneysel bi çalışmasın sadece;dersime dönme,haddini bil.hayatta bi kere ciddileştim,hiç eğlenceli değildi..






parting of the sensory

26 Mart 2009 Perşembe

papyon


salak.evet,kesinlikle eminim on dünya salaksın.

e ama kuzucum içinde cayır cayır naylon ve plastik yanan çöp tenekesine gidip elini yapıştırırsan şişer böyle, ki duman görünen ve kokan bişeydir.

sal..








mad world

24 Mart 2009 Salı

ve evet haklısın..

senin de bi zaman ayar butonun olmalı. 9:40 sana karşı heran herşeyi hissedebilirim.nefret etmeyi bile deneyebilirim.şanslısın 8:40 için bu kesinleşti. senin için hala bi ümit olabilir.yine otobüsüm kaza yaparsa, sabah sabah yine betweenthebars dinlersem, ayağıma yine basılırsa ve yine ayakta kalırsam bu deneye karşı olan ilgim artabilir.
demografi seninle ilgilenmiyorum.
media seninle daha çok ilgilenmek isterim tabi,ama o hocayla imkansız,üzgünüm.
rusya halbuki seni ne kadar da merak etmiştim.çok üstüme geldin,hakkını kaybettin.yine de şu geçen dakikalarda nasıl da industrialized olduğunu merak etmeye çalışacağım.
ve hayır, kesinlikle çemkirmiyorum.
this's fact,not fiction



where you'll find me now

23 Mart 2009 Pazartesi

alıntıdır..


şimdi dünya kafam kadar olmuş. dönüp duruyoruz birlikte. bu yüzden üstüme yapışmış-yapıştırılmış takıntı şeylerden bahsetmeyi düşünmüyorum bile.

bu kafasal bütünlük içinde çok iyi anladığım bişey var. ismimin cismime kazandırdığı taşlık unsuru.ben mi çakıl taşıyım yoksa çakıl taşları mı bünyeme lütfen yapıştırdılar kendilerini bunu da bilemiyorum. neyse ne.bu adı taşımak zorunda olduğum kadar bu ad da beni taşımak zorunda. biraz çakıl taşları,biraz ben.. bu harmoniyi oluşturamazsam dünya kafam kadar olmuyo, kafam dünya kadar oluyo.şimdi bu ön bilginin ardından ikinci derecede önemli ön bilgiye geçiyorum.

adım merve.milliyetçisi değilim, hiç bi zaman da olmadım. şu gördüğüm çakıl taşlarından gayrı bi anlamım yok. soyadım saygılı sayılganlıbişey.bunun kısa bi süre milliyetçisi oldum. son öğrendiğim şey putin in ne kadar da dalavereci olduğu.bu ikincil ön bilgiden sonra tamamen önemsiz bi dereceye sahip son ön bilgiye geçiyorum.

olmadığını idda etsem inanacak mısın alıntıladığım hiç bişeyimin olmadığına?uzakta durduğumu kabul edebilirim,maddesel bütünlüğümü tüm dış etkilere tepkiye kapattığımı da kabul edebilirim.zaten gerisi de seni çok ilgilendirmez blog efendi.salak değilim demi,ne taraftan açık verdiğimi sana göstereyim. al bu da sana son önemsiz bi dereceden önemli bi bilgi: bişeyi açıkta bırakırsan bozulur.seraya sararsan,renginin görünmesine izin verirsen sen daha anlamadan güneş rengini alıverir.akıllılık edip bi de folyolarsan kimse ağzını açıp gak demez,herkes kimyasallığını bilir.

canlı bişey olsaydın öperdim seni blog.ne şanssızsın len..



treading water





16 Mart 2009 Pazartesi

ağır ağrı ve fanus


cam fanusum ve ben..

muhteşem bi ikiliyiz bence.bunu bugün bi kez daha farkettim.işletmenin avlumsu ama anlamsız açık havalandırması varya,orda farkettim.fanusumdan nefret etsem de zaman zaman, dış dünyanın ne kadar zararlı olduğunu istemediğim ve beklemediğim şekilde tecrübe ettim.ne öldüm ne de güçlendim. acil durum penisilini diye bişeyin eksikliğini farkettim şu dünyada. kovmaktan beter ettiğim halde anlamlandıramadığım dağ gibi bi yüzsüzlüğü olduğu için bi türlü bünyemden defedemiyorum. dolayısıyla daha sık sık dönerim bu noktaya ben.

işte fanusumun işlevselliğini böyle zamanlarda anlıyorum.kimse ben değil.ben kimse değilim.kimseyi bilmek zorunda değilim. kimseye bilinmek zorunda değilim. kimseyi sevmek zorunda değilim.kimsenin sevdiği olmak zorunda değilim. kimsenin anlattığı değilim,kimseyi anlamak zorunda da değilim. rastlantısal mıdır bilinmez ama sartre bana şimşekler gönderiyo. sıradanı serüvenleştirmek için anlatmıyor muyuz son tahlilde?serüven sadece romanlarda, filmlerde..ama özelleşmek istiyoruz işte. misal,sıradan tramisu benim serüvenim oluvermedi mi?pek güzel oldu hem de. aslında ben değil,benden bağımsız olarak bizzat tramisu tecrübe etti serüveni. ama kıskançlıktan mıdır nedir çalıverdim tramisunun serüvenini yazısal olarak anlatarak. fanusumu bu yüzden seviyorum işte. aslında sevmiyorum. bilemedim şimdi..hastalıklı bi ilişkimiz var sanırım.


çok acı olarak şaşırmamaya başlıyorum artık.ins dediğin tüm yapabiliteleri yapabilme potansiyeline sahip yaratık değil mi nihayetinde.aslında bi açıdan bakınca bu iyi bişey,yaşıyosun öyle dümdüz.

son sözcüklerimle ben fanusumun ardına gizlenmek üzere gidiyorum. bu arada rasgele yaşayan biri olarak nasıl olmuş da başarmışım bilemiyorum,ama içeri kimsecikleri sokmamışım.bu açıdan bakınca ins'in yaratıksal özelliklerinden ziyade şaşıracak pek bişey halihazırda görünmüyo zaten=))



all I need

13 Mart 2009 Cuma

dadadaadaaaaaam...














allahım saatin bu saat olduğunu bilmeden uğraştım durdum.en çok da tramisu oyaladı beni. alin aşkına..




kedi dilini de ben yapıcam diye tutturunca bu saati bulmam normal galiba.

tramisu neyse ne ama bu sebzeli tavuğumu gerçekten çok beğenirdim ben başkası olsaydım.ellerine sağlık,şahane uydurmuşun derdim. e tabi serde alçakgönüllülük olduğundan mütevellit bu tür şeyler diyemiyorum. sonunda dağ gibi bi bulaşıkla bana ait asrımın en büyük savaşını yaptım dersem abartmış olmam. çok eğlenceli vakit geçirdim. alin'e gideceği için tramisuya dokunamıyorum ama galiba merak ediyorum o kadar harman bi tramisunun neye benzediğini. bi de okula taşıyıp ordan şehirler arası yolculuğa çıkınca neye dönüşeceği beni düşündürüyo. insan olsa yorulur tabi..




artık aynı sene içinde 100 yaş birden atlayan saçaklımın yeni doom gününü kutlayabiliriz. şu dünyada sahip olduğum en güzel kimlik teyze olmak.


beni bulamazsın..=))



title & registration

12 Mart 2009 Perşembe

ama vazgeçmek üzereyim..

tüm gün evde yalnızdım. saat daha erken.tramisu yapmak istiyorum ama adam gibi bi tarif koymamışlar ki..
bi kere ne zamandan beri tramisu kedi dilsiz yapılıyo anlamış değilim. neyse ki güzel bi kedi dili tarifi buldum. gidip labne alıp bulduğum tüm tarifleri harmanlayıp bişeyler yapmaya çalışacağım. alin hanım da sever belki. aynı sene içindeki yüzüncü doom gününü kutlarız biz de..=))

hadi diğer siteler neyse de portakalagacı'ndan hiç beklemezdim bunu. hayret bişey ya,pasta tabanıymış. oldu,adı da yalancı tramisu zaten!..


bye, bye baby

11 Mart 2009 Çarşamba

sil-yaz,yaz-sil


bişeyin rengi yeşilse eğer kesinlikle korkmalı ondan.nedenini anlamadığım şekilde bızzzlıyorum yeşerince. ilhamımın nerde olduğu kesinlikle belli değil. fena küstürmüş olmalıyım ki bulamayacağım bi yerlere saklandı. çağırıyorum çağırıyorum gelmiyo. bi de şu güvensizlik fazla canımı sıkmaya başladı. kızgınlık gibi değil ya da gıcık olma gibi de değil. ama sıkılıyorum. oyun oynamayınca sıkıldığım gibi ya da yapacak bişey bulamayınca sıkıldığım gibi sıkılıyorum. prensip olarak güven(ler)imi ait oldukları yere iade etmiştim. tabi senin bundan haberin yok. aciz olarak insan -tam olarak da eş zamanlı olarak- sahip olduğu tüm güven(ler)ini kaybedince böyle bi presnip geliştiriyo refleksif olarak. güven önemliymiş,anlıyorum şimdi bunu. umut ve neşe gibi zırvaları da kapsıyomuş sanırım. tabii ki de benim bundan da haberim yoktu. inanmanın ne kadar güç olduğunu da biliyorum; ama gerçekten mavisel depresif günlerimden birinde değilim. otlarla (bildiğimiz ot) bol bol empatik ilişkilere giriyorum hepsi bu. o beş metre tepedeki koltuk varya, önleyemediğim ve çözemediğim bi çekim oluştu aramıza. kuyrukluyıldız mısın mübarek? periyodik olarak gagalıyosun başımı.

ve gerçekten korkmana gerek yok, çünkü seni günlük gibi kullanmaya niyetim de yok.

(allahım blogumla konuşuyorum..)
i remember