19 Aralık 2011 Pazartesi

hiç bir hareket olmadı. olduysa da ben görmedim. sabit duruyorum. görebildiğim 180 derecenin simetrisinde olduysa bilemem. o yarıküremde de (kafamın arkası oluyor) gözlerim olsa yine bilemem. saçlarım kapatırdı gözlerimi, yine göremezdim.




the end and the beginning

25 Kasım 2011 Cuma

bir ingiliz anahtarım olsa hiç üşenmez kalkar musluğumu tamir ederdim.

11 Kasım 2011 Cuma

özel birşey değil

sarhoş olmasan bile sarhoş taklidi yap. nasılsa inanıyorum. sarhoş olamazsan bu da dert değil. nasılsa doğuştan öylesin. ihtiyaç duymamanın nedeni de bu. ah ejderhacık! aklıma gelir miydi ruyama gelmediğin gece kendimi kuş gibi hafif hissedeceğim? yine de ağırlığın daha iyi hissettiriyor. türdaşlarına kızıyorum. bir de bazen, ama sadece bazen aynı şeyi yüz kez söylemekten sıkılıyorum. ciddileşince geriliyorum. gerilince saçmalıyorum. sonra kendime gülüyorum, ama bir tek ben gülüyorum. evren güldüğüm şeyi merak eden canlıları şahsıma özel sunağında karşıma dikiyor. hepsi bu.
öncesi böyle işte.
üzülme, geçmeyecek şaşkınlığım. parmaklarım beni kandırdı. bu sorun değil. ben de onları kandırıyorum bazen. şapşal şeyler hemen de kanıyorlar. nasıl kanıyorlar böyle kırmızı kırmızı görsen hiç üşenmez, hemen sen de hayret edersin.
öncesi böyle..
hep ateş nedenleriyle birlikte. bir bunlar var elimde, bir de omzumda taşıdığım parmaklarımın tanıdığı, benim yabancılaştığım adsız kahraman. sonrası? sonrası "fena halde leman"


flowers in december

3 Kasım 2011 Perşembe

"ölü bir adama"

bir gün böceklenirsem ve böcekler bir yerimi yemeye karar verirse, en çok nerem biterse üzülürüm diye düşündüm. kalbimi kemirirlerse üzülürdüm sanki. bazen atıyor, seviniyorum o zaman. kıkırdar gibi bir gülümseme dökülüyor içimden. bu riski göze almak istemiyorum. farkettiğimden beri kalbim yokmuş gibi davranıyorum.

bir de köprücük kemiğim kemirilirse üzülürüm. gıgıldayamam diye olmalı. yaşam daha az eğlenceli olur.

salyangozumu bu sıralamanın dışında bırakıyorum. hiç bir canlının azıcık kalan dengemi de benden esirgeyecek kadar insafsız olacağına hâlâ inanamıyorum ya, ondandır herhalde.



back to black

26 Ekim 2011 Çarşamba

rüzgar sen misin? ah beni şapşal! her çınıyı ejderham sanıyorum.

yıllar yıllar önce uyarmıştı koskoca kitapçıda rastgele elimi attığım bir kitapta, öylesine açtığım bir sayfanın gözüme görünmeye karar veren cümlesi; kurtarıcısı ejderha olan prensesten mutlu son beklenmez diye. kitabın adını bile hatırlamıyorum. neyse ki kimseyi dinlemiyorum.



bangbang

6 Eylül 2011 Salı

ellerim dökülüyor. dökülmesin. gerçi bu ara herşey dökülüyor. ben de dökülüyorum. daha önce çok mu gel dedim ben allah aşkına?! sanki az kaldı gellerim. öyle böyle gel cimrisi değilim (!). tut ki değilim. tut ki cömertçe dağıtıyorum gellerimi, gelecek mi sanki?



it's not

10 Ağustos 2011 Çarşamba

gecenin bu saatinde enterpranaanaunaurşip üstüne bişeyler okumak zorunda bırakılmama ben de şaşırıyordum bilog; tabiki de o anda da aklıma şimşek çaktı şimşeğin adı da bilogdu. sosyal olması gereken enterpranaunaunaurşip zaten sosyal değildi, direk enterpranurshipti de birden gözüme freud ilişti. freud beni dürtünce farkettim ki zaten de okumuyormuşum, öyle sıradan dizeleri takip ediyormuşum. zira metin içinde geçen tek sosyal yoktu. sosyolojinin sosy'si vardı ama o da sosyal olamamıştı gariban. ama harbi, tut ki ben dışlamadım metni içinde sosyal geçmiyo diye, tut ki hem sosyal hem girişken bi metin, o freud un orda ne işi var anlamadım. o yuzden haklı bi şimşek çakı'm oldu bence. dört sene freud gördüm, ölsem onu oraya koydurtamam. dümdüz düşünesim var freud u oraya hangi kafayla koymuş diye. çok sosyal girişesim var bi de ve bu gece sabahlayacak dişilerden biri de benim. değiştirebiliyosan bi el atsan ya da algı yollarımı açsan ne güzel olurdu. nefes sesi dahi çıkarmadan uyurdum o zaman bence.



time will show me

21 Temmuz 2011 Perşembe

temmuz





"..parmak uçlarında dans ederken parmak uçların uyuşursa ne olduğunu öğrendim: dansın bozulur.
neyin uyuşturduğunu anlayana kadar geçen zamanda neye dönüştüğünü farkettim: delirirsin.

nedeni başka yerlerde aradıkça vakit kaybedildiğini de öğrendim, burnunun ucunda görünce nedenini, parmak uçlarında başlayan uyuşmanın gövdeni ele geçirdiğini de. işte tam bu noktada bocalıyor insan; ne yapacağını şaşırıyor. bir arada geçen zamanda alıştığı bozuk dansına bakıyor, bir dengesi allak bullak bünyesine. kah gülüyor ağzının coğrafyasını değiştirmek pahasına, kah piksel piksel yok olarak sahip olduğu varoluş hissini izliyor sessiz sakin. sonra gözlerini kapatıyor. kendini özlüyor. aynanın karşısına geçip kendisine bakıyor saatlerce ama, aynadaki kendisi kendisi değil. kendisi olsa, bildiği kendisi değil. bambaşka bir şeye dönüşmüş. gerçekler o kadar peşisıra sobeliyor ki, aynada gördüğü güzel mi çirkin mi bunu sorgulamıyor; o an gördüğü herşey aleme ait olamayacak kadar gerçek, sadece bunu biliyor. bu kadar gerçeğin içinde bir bakıyor, doğuştan yerçekimine aykırılığını ilan edip yere basmadan yürümeyi öğrenen ayakları yok olmuş, hatta yaşadığı gezegen çekmiş gitmiş uzaklara. önceden sahip olduğu herşey yalan görünüyor gözüne, dansını bozan nedenden başka. nedeni karşısına alıyor ama bakamıyor. korkaklığa, endişeye, öfkeye yabancılığından, tüm bunları ilk kez karşısında görünce baltasına sarılıyor. dokunsa önce korkacak, sonra endişelenecek ve bunları hissettiğinden kelli öfkelenecek. dokunmuyor, sadece bunları karşısında görüyor. tek hamleyle canını alıyor nedeninin. hiddeti gözünü kör etmiş olacak ki, görmüyor canını aldığı nedenin dünyanın can suyu olduğunu. haspam insan.
istersen inkar et; istersen dön git arkanı ya da celladı ol her kanat çırpışında şifalarının."



furnace room lullaby

2 Mayıs 2011 Pazartesi

içimde


dünyada en çok özlediğin şey ne diye sorsalar duvarında boyum kadar dünya haritası olan yatağımı saymazsak, üstünde özgürce karalamalar yapabildiğim duvarlarım derim.

(şimdilik) çok net..






medder red

9 Nisan 2011 Cumartesi

uykudan feragat etmekten başka bir şey değil bu yaptığım. dünya düz bi yer, bu zaten daha önce keşfedilmişti; yaklaşık olarak milattan önce. neden durduk yere boşu boşuna halihazırda keşfedilmiş bi keşfi keşfetmeye kalkışıp onca eforu sarfettik bilemiyorum. dünya düz, ve içeriğini seçmekte özgür. buna müdahale edemeyiz. herşey kendi, kendi gibi. görünen kimin umrunda ki. umursamak isteyen olabilir, ben şahsım adına daha ziyade kanmayı tercih ediyorum. daha kolay oluyor. dünyanın düzlüğünü unutturacak bi yer olmalı bazen. küçük prenslik değil söylediğim. zira ilk sayfasını açıp bu yılan ne yutmuş böyle kocaman gergedan diyeceğim ama boynuzu da yok ki su aygırı gibi bişey bu dediğim an bünyesinde barındırdığı iddia edilen tüm gizemini kaybetti benim için. ama yine de sığınmak için inşa edilen şey camdansa ve şiddete dayanıksızsa bazen de unutmamalı. bunu hep hatırlamalı. dünya düz bi yer. en azından öküz boynuzu üstünde olmasını tercih ederdim mizacını eğlenceli kılmak adına. ama başka sıfat kabullenmiyor. ihtiyacı yokmuş. öyle diyor.