yapılacak o kadar işin bu kadar hiç de öyle değil! kıvamında gözüme görünmesine ben de anlam veremiyorum. haklısın bu yüzden. kulaklıklarımı takınca tüm sıkıcı sesler dışarıda kalıyor. nefret ediyorum bu kaçıştan ama duymadığım zaman dışa dair herhangi bir sese yönelmiyorum. dolayısıyla duymadıklarımı eylenmemiş eyliyorum. hayır hayır.. tanrıcılık oynamıyorum. sadece yaşam oyunuma dahil ettiklerimi ben, kendim seçiyorum. evet, doğru tahmin. okul açıldı.
"sir, i am a senior student. and, yeah.. i am the student on this dept. we might be standing on the uppest floor, but the room which you re looking for is placed on upper floor. and one more yeah! all the statements that i mentioned are true!"
ve evet, çemkiriyorum. haklısın ki ben de bu çirkef karı kıvamındaki halimi beğenmiyorum. o yüzden şaşkın ben e doğru yumuşak bir geçiş yapıyorum.
bu yaz her ne olduysa vücut sınırlarım içine konuşlanmış virüslerimi bekledim durdum. tuhaf bir familyam var. otuz yaşında kabakulak çıkaran kardeşlerim, onları tedavi etme amaçlı (iyi niyetle tabi) keten tohumu lapası tarzı kocakarı ilaçlarına başvurup; zaten halihazırda kabakulak olmuş hastasını uyuşukluktan acı çektiren kardeşleri var (tabiiki bu da ben oluyorum). ama işe yaradı :)
her neyse, işte ben böyle takribi onsekiz gün boyunca bünyemi otel niyetine fuhuş yuvasına çeviren kabakulak virüslerini ağırladım durdum. kuluçkadaydı, ha doğurdu, ha doğuracak derken doğuramadı gitti.
sanmıştım, meğersem gitmemiş. kabakulak boyut değiştirmiş. beta zaten ufaklıktan beri beni çok sever. beta oldu dikildi karşıma. ama gitti şimdi. diyeceksin ki bunların şaşkınlıkla ne alakası var. anlatayım.
ales.. ahh ales..
ales..
ales..
ales..
ales???
CRASH
ben hastalıkları gönderdim, ales başvuru süresi süresini doldurdu gitti. tamam, kabul. en azından bi kerecik açıp bakabilirdim ne zaman bu sınava başvuruluyormuş diye. ama yine de ales..
ales???
CRASH..
(editorya: tamam, kabul. kendini terk edilmiş hissetme diye birazcık bişeyler, böyle zorlamalar.. ama her zaman herkesin beklediği şeyler gerçekleşmiyor ki. bunu bil istedim. en azından birimizin ayakları yere basmalı. birimiz gerçek dünyada yaşamalı.
sence sıkıldı bitti ve gitti mi dersin??)
postcards from italy