14 Şubat 2012 Salı

burası biraz avuç içi

serpent yutan ejderhalarla dolu bir yer burası. yıllar süren çabanın armağanı olarak bir tanesini henüz evcilleştirmeyi başarabilmişken, patlamaya hazır bu kadar çok ejderha kalbimin hızlı atmasına neden oluyor.gözlerimi kapatmam söylendi. ikiletmedim. içimden yediye kadar saydım. sonra gözlerimi açtım. hiçbir şey değişmemişti. eskiden de böyleydi. hiçbir şey değişmezdi. hâlâ öyle. hiçbir şey değişmiyor. bir tenezzül? hayır. canım istemiyor. katil olmam isteniyor. öldürecekmişim. ilk zamanlar kolay olmuyor. sonra alışıyorum. öldürmeye başlıyorum. yaşam daha tekdüze, daha yaşanılabilir oluyor böylece. öldürünce algısal sorunlarım yok oluyor. türdaşlarımı daha iyi anlıyorum. yine de keşke demekten kendimi alamıyorum. eğer daha önce katil olsaydım, un eleğine dönüşen vücudumu daha az yadırgardım. bir de bulutlarımı teslim ederken daha az sorun çıkarırdım. evrenin bürokratik sistemini canından bezdirirken çok tecrübe kazanmış olmalıyım. ortalarda seyreden dünyanın bürokrasisinde, önceden öğrendiğim tüm taktikleri uyguluyorum. yanisi, her fırsatta çemkiriyorum. vazgeçmek üzereler. bunu hissedebiliyorum. madem senin, gel kendin al bulutlarını diyorum. cevap veremiyor. taleplerimin zaman aşımına uğramasına az bir zaman kala gelen cevap beni gülümsetiyor. yerinden kıpırdayamıyormuş. çünkü hiç vakti yokmuş. öyle diyor.





black sheep